Translation: from turkish
rivayet birleşik zamanı
-
141 öğle zamanı
adv. at noon -
142 üçlü birleşik kristal
n. trilling -
143 Amerika Birleşik Devletleri
Dewletên Yekbûyî yên Amerîka -
144 arpaların sararma zamanı
cehzeran--------cozerdan -
145 birleşik
hevedudanî--------yekbûyî--------yekgirtî -
146 dan fiilinin dili geçmiş zamanı
da -
147 rivayet
dukar--------gotegot--------minho -
148 rivayet eden
rawî -
149 zamanı geçmek
buhurîn -
150 Birleşik Arap Emirlikleri
öz.is. 阿拉伯联合酋长国, 阿联酋(亚洲) -
151 Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı
öz.is. 大不列颠及北爱尔兰联合王国(欧洲)Türkçe-Çince Sözlük > Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı
-
152 birleşik
Birləşik; mürəkkəb maddə -
153 Amerika Birleşik Devletleri
= AmerikaВ. Devletleri (ABD) Соединённые Шта́ты Аме́рики (США) -
154 Birleşik Arap Emirleri
О́бъединённые Ара́бские Эмира́ты -
155 Birleşik Kırallık
см. Büyük Britanya -
156 pişme vakti, zamani
-
157 rivayet
ТАУРЫХЪ, ІорыІотэжь/ ІуэрыІуэтэж, хъишъэ/ хъищэ, ПРЕДАНИЕ, ЛЕГЕНДА -
158 sürme zamani
-
159 uyku vakti, zamani
чъыегъу/ жеигъуэ -
160 zamani
ИГЪУ(Э)
Look at other dictionaries:
rivayet birleşik zamanı — is., dbl. Yalın zamanlı bir kiple miş ekinin birlikte kullanılmasından oluşan birleşik zaman: Gelmişmiş, gelecekmiş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik — sf., ği Bir araya gelmiş, birleşmiş olan, müttehit Birleşik Sözler birleşik ad birleşik cümle birleşik fiil birleşik isim birleşik kap birleşik kelime bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
rivayet — is., Ar. rivāyet 1) Söylenti O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay 2) Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay Birleşik Sözler rivayet… … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik zaman — is., dbl. Yalın zamanlı ve çekimli bir fiilin di (i di), miş (i miş,), se (i se) gibi ek fiil eklerinden birini alarak bildirdiği zaman: Sevdiydi (sevdi y di <sevdi+i di), sevecekmiş (sev ecek miş < sev ecek + i miş) sev er se (sev erse… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük