Translation: from turkish
rivayet birleşik zamanı
-
101 Amerika birleşik devletlerine katılma günü
n. Admission dayTurkish-English dictionary > Amerika birleşik devletlerine katılma günü
-
102 Paskalya zamanı
n. Eastertime, Eastertide -
103 acemilik zamanı
n. salad days -
104 birleşik anterli
adj. synantherous -
105 birleşik meyve
n. sorosis -
106 birleşik olarak
adv. conjointly -
107 birleşik oy pusulası
n. split ticket -
108 birleşik pasaportumuz var
We have a joint passport. -
109 birleşik salkım
n. panicle -
110 birleşik şehirler
n. megalopolis -
111 boş zamanı değerlendirme
n. recreation -
112 boş zamanı çok olan
adj. leisured -
113 doğum zamanı
n. time, term -
114 ekinoks zamanı olan
adj. equinoctial -
115 el ayak çekilme zamanı
n. dead of night -
116 iki kelimeyi birleşik okuma
n. synalepha, synaloepha [Brit.] -
117 jura zamanı
n. jurassic period -
118 kalabalık zamanı
n. rush hour -
119 kapanış zamanı
n. closing time -
120 karatma zamanı
n. curfew
Look at other dictionaries:
rivayet birleşik zamanı — is., dbl. Yalın zamanlı bir kiple miş ekinin birlikte kullanılmasından oluşan birleşik zaman: Gelmişmiş, gelecekmiş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik — sf., ği Bir araya gelmiş, birleşmiş olan, müttehit Birleşik Sözler birleşik ad birleşik cümle birleşik fiil birleşik isim birleşik kap birleşik kelime bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
rivayet — is., Ar. rivāyet 1) Söylenti O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay 2) Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay Birleşik Sözler rivayet… … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik zaman — is., dbl. Yalın zamanlı ve çekimli bir fiilin di (i di), miş (i miş,), se (i se) gibi ek fiil eklerinden birini alarak bildirdiği zaman: Sevdiydi (sevdi y di <sevdi+i di), sevecekmiş (sev ecek miş < sev ecek + i miş) sev er se (sev erse… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük