Translation: from turkish
rivayet birleşik zamanı
-
181 yukarı çıkma zamanı
дэкIоегъу -
182 rivayet
φήμη -
183 birleşik
حاصلضميممؤلفمتألفمتحدمترابطمترافقمتصلمتقارنمتكونمتلازممتماسكمجمعمجملمجموعمدموجمضموممكونمندمج -
184 birleşik
1. حاصل [حاصِل]Anlamı: bir araya gelmiş2. ضميم [ضَمِيم]Anlamı: bir araya gelmiş3. مؤلف [مُؤَلَّف]Anlamı: bir araya gelmiş4. متألف [مُتَأَلِّف]Anlamı: bir araya gelmiş5. متحد [مُتَّحِد]Anlamı: bir araya gelmiş6. متصل [مُتَّصِل]Anlamı: bir araya gelmiş7. مترابط [مُتَرَابِط]Anlamı: bir araya gelmiş8. مترافق [مُتَرَافِق]Anlamı: bir araya gelmiş9. متقارن [مُتَقَارِن]Anlamı: bir araya gelmiş10. متكون [مُتَكَوِّن]Anlamı: bir araya gelmiş11. متلازم [مُتَلَازِم]Anlamı: bir araya gelmiş12. متماسك [مُتَمَاسِك]Anlamı: bir araya gelmiş13. مجمل [مُجْمَل]Anlamı: bir araya gelmiş14. مجمع [مُجَمَّع]Anlamı: bir araya gelmiş15. مجموع [مَجْمُوع]Anlamı: bir araya gelmiş16. مدموج [مَدْمُوج]Anlamı: bir araya gelmiş17. مضموم [مَضْمُوم]Anlamı: bir araya gelmiş18. مكون [مُكَوَّن]Anlamı: bir araya gelmiş19. مندمج [مُنْدَمِج]Anlamı: bir araya gelmiş -
185 aktarma zamanı
transfer time -
186 Amerika Birleşik Devletleri
the United States of America -
187 arama zamanı
search time, seek time -
188 arıza zamanı
fault time -
189 ateşleme zamanı
firing time -
190 bağlanma zamanı
connect time -
191 bekleme zamanı
wait time -
192 birleşik
"united, confederate, joint; compound, composite" -
193 Birleşik Arap Emirlikleri
the United Arab Emirates -
194 birleşik cümle
compound sentence -
195 birleşik dağılım
joint distribution -
196 birleşik kafa
combined head -
197 birleşik kod
macrocode -
198 Birleşik Krallık
the United Kingdom -
199 birleşik sözcük
compound word -
200 birleşik zaman
compound tense
Look at other dictionaries:
rivayet birleşik zamanı — is., dbl. Yalın zamanlı bir kiple miş ekinin birlikte kullanılmasından oluşan birleşik zaman: Gelmişmiş, gelecekmiş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik — sf., ği Bir araya gelmiş, birleşmiş olan, müttehit Birleşik Sözler birleşik ad birleşik cümle birleşik fiil birleşik isim birleşik kap birleşik kelime bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
rivayet — is., Ar. rivāyet 1) Söylenti O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay 2) Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay Birleşik Sözler rivayet… … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşik zaman — is., dbl. Yalın zamanlı ve çekimli bir fiilin di (i di), miş (i miş,), se (i se) gibi ek fiil eklerinden birini alarak bildirdiği zaman: Sevdiydi (sevdi y di <sevdi+i di), sevecekmiş (sev ecek miş < sev ecek + i miş) sev er se (sev erse… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük