Translation: from turkish
nesli tükenmeye yüz tutmuş bir tür
-
1 yıkılmaya yüz tutmuş
adj. dilapidated -
2 nesil
nesli tükenmek aussterbennesli tükenmeye yüz tutmuş bir tür eine vom Aussterben bedrohte Art -
3 tür
tür ssoyu tükenmeye yüz tutmuş bir \tür eine vom Aussterben bedrohte Art2) (edebiyat \türü) Gattung f -
4 soy
I s\soyu tükenmek aussterben\soyu tükenmeye yüz tutmuş bir tür eine vom Aussterben bedrohte ArtII adj reinrassig -
5 geçkin
1) ( ihtiyarlamaya yüz tutmuş) ältlich, bejahrt2) ( geçmiş) überotuzunu \geçkin bir kadın eine über dreißig Jahre alte Frau3) ( gereğinden çok olgun) überreif -
6 geçkin
1. جل [جِلّ]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş2. شيخ [شَيْخ]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş3. عاجز [عَاجِز]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş4. عجوز [عَجُوز]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş5. فان [فان]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş6. مسن [مُسِنّ]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş7. هرم [هَرِم]Anlamı: ihtiyarlamaya yüz tutmuş, geçmiş -
7 geçmiş
1. ألخن [أَلْخَن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş2. بهرج [بَهْرَج]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş3. خام [خامّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş4. خم [خَمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş5. دابر [دابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış6. دفر [دَفِر]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş7. رديء [رَدِيء]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş8. زخم [زَخِم]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş9. زنخ [زَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş10. سنخ [سَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş11. سهك [سَهِك]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş12. عابر [عابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış13. عطن [عَطِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş14. عفن [عَفِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş15. غابر [غابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış16. فائت [فائِت]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış17. ماض [ماضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış18. متعفن [مُتَعَفِّن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş19. مخم [مُخِمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş20. منتن [مُنْتِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş21. منصرم [مُنْصَرِم]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış22. منقض [مُنْقَضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış -
8 güler yüz
мя́гкое / ла́сковое обхожде́ние; раду́шиеgüler yüzle — приве́тливо, раду́шно
güler yüz göstermek — проявля́ть / выка́зывать раду́шие
••güler yüz, tatlı söz yılanı da deliğinden çıkarır — посл. ла́сковое обхожде́ние и прия́тные ре́чи вы́манят да́же змею́ из норы́
-
9 ters yüz
обра́тная сторона́ (чего-л.)kumaşın ters yüzü — изна́ночная сторона́ тка́ни
madalyanın ters yüzü — обра́тная сторона́ меда́ли
ters yüz etmek — а) вы́вернуть наизна́нку; б) перелицева́ть
••- ters yüzüne çevirmek
- ters yüz dönmek
- ters yüzüne dönmek
- ters yüz geri dönmek
- ters yüzü geri dönmek -
10 tur
1) прогу́лкаtura çıkmak — соверша́ть прогу́лку
2) спорт. тур (отдельная часть какого-л. состязания)tur atlamak — пройти́ отбо́рочные соревнова́ния
3) тур (отдельный этап чего-л.)seçimlerin birinci turu — пе́рвый тур вы́боров
4) тур, турне́konser turu — конце́ртное турне́
5) круг; оборо́тtur atmak — а) де́лать круг / вито́к; б) соверша́ть прогу́лку
-
11 tür
1) сорт, род, вид; разнови́дность2) биол. [биологи́ческий] вид3) лит. жанр; стильyazı türleri — сти́ли письма́
bu tür eserler — произведе́ние тако́го жа́нра
-
12 yüz
лицо́ (с) обло́жка (ж) со́тня (ж) сто* * *Iyüzler — со́тни
yüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, целико́м, на все сто; в) наверняка́
II 1.oydu yüzde yüz — э́то был, наверняка́, он
1) лицо́yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхностьyüze çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́
3) пере́дняя сторона́ (чего-л.)binanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) лицева́я сторона́ (ткани и т. п.)kumaşın yüzü — лицева́я сторона́ тка́ни
5) на́волочка6) о́страя ре́жущая сторона́ (чего-л.)bıçağın keskin yüzü — ре́жущая о́страя сторона́ ножа́
7) стыд, стесне́ние; со́вестливостьadamda yüz yok ki! — у челове́ка [нет] ни стыда́ ни со́вести!
8) нару́жная сторона́ (чего-л.)arka yüz — за́дняя сторона́
ön yüz — пере́дняя сторона́
2.yan yüz — бокова́я сторона́
благоскло́нность, хоро́шее отноше́ниеyüz bulmak — быть хорошо́ при́нятым кем, по́льзоваться чьей-л. благоскло́нностью
yüz görmek — по́льзоваться чьим-л. расположе́нием / хоро́шим отноше́нием
çocuk babasından yüz görmedi — оте́ц не потака́л ма́льчику
yüz göstermek — а) хорошо́ относи́ться к кому; б) обнару́живаться, проявля́ться, пока́зывать
yüz vermek — а) хорошо́ / приве́тливо встреча́ть; ока́зывать уваже́ние; б) потво́рствовать; ба́ловать
3.yüz vermemek — а) не ока́зывать внима́ния; б) не придава́ть значе́ния, пренебрега́ть
yağmur yüzünden — из-за дождя́
••yüz bulunca astar istemez — посл. ≈ дашь ему́ па́лец - отку́сит ру́ку
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır — посл. плю́нешь ему́ в лицо, а он тебе́ ска́жет "до́ждь идёт"; ≈ плю́нешь в глаза́, а он тебе́ [ска́жет] - бо́жья роса́
yüzünüze güller — погов. ≈ вам благоуха́ют ро́зы (говорится, когда заходит разговор о вещах, вызывающих омерзение, отвращение)
- yüz akı ile çıkmakyüz yüzden utanır — посл. лю́дям легко́ договори́ться при ли́чной встре́че
- yüz aklığı göstermek
- yüz ağartmak
- yüzünden akmak
- yüzü asılmak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakılacak gibi
- yüzüne bakılmaz
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzünü buruşturmak
- yüzünü çevirmek
- yüze duramamak
- yüzünden düşen bir parça olur
- yüzünü gözünü cennetlik
- yüzünü gören cennetlik
- yüz geri etmek
- yüzü görmek
- rahat yüz görmek
- yüzü görmemek
- dert yüzü görmemek
- rahat yüzü görmemek
- yüzü gözü açıldık
- yüzünü gözünü açmak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüze gülmek
- yüzü gülmek
- yüzünden kan damlıyor
- yüzüne kan gelmek
- yüzü kalmamak
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzü kasap süngüriyle silinmiş
- yüzü karışmak olmak
- yüzü allak bulak olmak olmak
- yüzü alabora olmak
- yüzü kızarmak
- yüzünden okumak
- yüzü seçilmek
- ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
- yüz sürmek
- yüz tutmak
- yıkılmaya yüz tutmak
- yüzü tutmamak
- yüzünü unutmak
- yüz vermek
- yüz vermemek
- yüz yazmak
- yüzü yere gelmek / geçmek
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzü ak olsun! -
13 yüz göz
-
14 yüz kiri
см. yüz karası -
15 yüz suyu
честь, досто́инствоyüz suyu dökmek — уни́женно проси́ть
-
16 yüz yüze
лицо́м к лицу́; визави́yüz yüze bakmak — нала́живать отноше́ния ( друг с другом)
yüz yüze gelmek — а) неожи́данно встре́титься / столкну́ться; б) встреча́ться, собира́ться вме́сте
yüz yüze kalmak — остава́ться лицо́м к лицу́
-
17 yüzde yüz
-
18 yüz
грань; поверхность; лицо; лицевая сторона- dış yüz- duvar yüzü
- kabartma yüz
- ön yüz
- paralel yüz
- su yüzü
- ters yüz
- yanal yüz
- yorgan yüzüİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > yüz
-
19 kireç tutmuş
kireç tutmuş (kap)adj. furred -
20 saatte yüz mil hız yapma
saatte yüz mil hız yapma (motosiklet)n. ton up