Translation: from turkish
canlı canlı
-
1 canlı canlı
bei lebendigem Leibe -
2 canlı
canlı lebendig; lebend; GR belebt; -süchtig; Kind, Handelsplatz lebhaft; Rede anschaulich; TV live, Live-, Direkt- (Übertragung); subst Lebewesen n; Liebhaber m, Freund m (von D); fam Fan m;canlı varlık Lebewesen n;çocuk canlısı Kinderfreund m; kinderliebend;içki canlısı trunksüchtig; Alkoholiker m;para canlısı geldgierig -
3 canlı
-
4 canlı
canlı -
5 canlı
1́s. ve zf.1. 有生命的, 活的: Balıkçı canlı balıklar getirdi. 渔夫带来了几尾活鱼。2. 有力气的, 健壮的; 活跃的, 好动的; 有生气的, 充满生机的: \canlı bir adam 一个健壮的人 \canlı bir çocuk 一个活泼的孩子 \canlı renkler 鲜艳的色彩, 亮色, 明快的色调3. 转́ 生动的, 妙趣横生的: \canlı bir söz 一句生动的话 Öğretmen canlı bir ders yaptı. 老师讲了一堂生动的课。Öyle canlı anlatır ki, kahvenin içi kahkahadan çın çın öter. 他讲得非常生动, 咖啡馆里充满一阵阵的尖叫声。2́is. 活物, 动物, 生物: Oksijen canlılar için gerekli bir gazdır. 氧气对生物来说是必不可少的气体。◇ \canlı bebek 非常漂亮的女人 \canlı canavar 非常调皮的孩子 \canlı \canlı 活的, 鲜活的: Ev bark sahipleri, sandalcıların olta ile tutup oracıkta eski bir leğen içinde canlı canlı sattıkları balıklara bakmadan geçemezlerdi. 船夫们把钓来的鲜鱼就地放在旧盆中摆在那里出售, 一家之主们经过时必然是要看一看的。\canlı cenaze 活尸, 形容槁枯的人, 皮包骨的人, 骨瘦如柴的人: Ali'yi şimdi görsen belki bir canlı cenaze zanneder de korkarsın. 如果现在见到阿里, 你也许会以为他是一具活尸而感到吓人。\canlı fosil 活化石 \canlı gazete 小广播, 活报纸, 热衷于传播各种小道消息的人 \canlı kalıntı 活化石 \canlı madde 动́ 活性物质 \canlı model 真人模特儿 \canlı özdekçilik 哲́ 万物有生论; 物活论; 生命与物质不可分离论 \canlı resim 影́ 动画, 卡通 \canlı yayın 现场直播 \canlısı 喜欢…的人: para \canlısı 财迷 dost \canlısı 好交朋友的人 çocuk \canlısı 喜欢小孩的人 -
6 canlı
1.1) одушевлённый, живо́й2) грам. одушевлённыйcanlı isimler — одушевлённые имена́ существи́тельные
canlı varlık — одушевлённый предме́т
3) живо́й, подви́жный; ре́звыйcanlı çocuk — живо́й ребёнок
4) бо́йкий, оживлённыйcanlıticaret yeri — ме́сто оживлённой торго́вли, бо́йкое ме́сто
5) перен. живо́й, я́ркий, вырази́тельныйcanlı bir ifade — живо́е изложе́ние
canlı bir şekilde — жи́во о́бразно
canlı olarak — а) (тж. canlı canlı) за́живо, живьём; б) перен. жи́во, я́рко
canlı söz — о́бразное сло́во, я́ркая речь
canlı tim sal — живо́е олицетворе́ние (чего-л)
6) си́льный, интенси́вный2.в сочет. с именами существительными лю́бящий, люби́тель, па́дкий (до чего-л)ahbap canlısı — лю́бящий друзе́й
çocuk canlısı — лю́бящий дете́й, чадолюби́вый
içki canlısı — пристра́стный к алкого́льным напи́ткам, люби́тель вы́пить
mal canlı(sı) — а) корыстолюби́вый, а́лчный; б) стяжа́тель
para canlı(sı) — па́дкий на де́ньги, жа́дный до де́нег
◊
canlı cenaze или canlı bir или canlı cife — живо́й труп, ко́жа да ко́сти◊
canlı resim — мультиплика́ция◊
pek canlı — двужи́льный; живу́чий, выно́сливый -
7 canlı
бо́дрый живо́й* * *1.1) живо́й2) перен. живо́й, подви́жный, ре́звый3) перен. бо́йкий, оживлённыйcanlı ticaret yeri — оживлённое ме́сто торго́вли
4) перен. живо́й, я́ркий, вырази́тельныйcanlı renkler — я́ркие кра́ски
5) лю́бящий (что-л.); па́дкий (до чего-л.)içki canlısı — люби́тель вы́пить
2.para canlısı — па́дкий на де́ньги
живо́е существо́ -
8 canlı
adj. alive, live, living, animate, active, go go, lively, fresh, full of life, snappy, glowing, breezy, spirited, vivacious, humming, in the flesh, animated, beany, bright, brisk, bustling, colorful, colourful [Brit.], corky, crisp, crispy, dashing--------adv. brightly, genially--------n. living being, living creature; life, quick--------canlı (renk)adj. rich, saturated -
9 canlı
"1. living, animate. 2. lively, full of life; sprightly; vivacious. 3. vivid, strong. 4. (someone, an animal) which has (a specified number of) lives: Kedi dokuz canlıdır. A cat has nine lives. 5. living being, living thing. -sı fond of: para canlısı fond of money. - bebek colloq. living doll, very beautiful woman. - canlı alive, while still alive. - cenaze person who looks likedeath warmed over, very wan and emaciated person. - model live model. - resim animated film. - yayın live broadcast." -
10 canlı
җанлы; кызу; тере -
11 canlı
aferîde--------bûnewer--------candar--------ganî--------geş--------gihandar--------giyandar--------giyanewer--------gur--------jîndar--------jînde--------zindî--------şeng -
12 canlı
ożywiony; żwawy; żywy -
13 canli
1. ПСЭЗЫПЫТ, ПСЭЗЫХЭЛЪ, псэу/псау, (Абз. АПСЫЗКЪУ) -
14 canlı
псэпыт -
15 canlı
ζωντανός, (hareketli) ζωηρός -
16 canlı
خطعائشمتقدناهضهمام -
17 canlı
1. خط [خُطّ]Anlamı: hareketli, hayat dolu, yaşayan2. عائش [عائِش]Anlamı: hareketli, hayat dolu, yaşayan3. متقد [مُتَّقِد]Anlamı: hareketli, hayat dolu, yaşayan4. ناهض [ناهِض]Anlamı: hareketli, hayat dolu, yaşayan5. همام [هَمَّام]Anlamı: hareketli, hayat dolu, yaşayan -
18 canlı
"living creature, living being; living, animate, alive; lively, brisk, active, vigorous, spry, bouncy, high-spirited; graphic, picturesque, sprightly; (yayýn) live" -
19 çanlı
having a bell -
20 çanlı
furnished with a bell or gong. - şamandıra bell buoy.
Look at other dictionaries:
canlı — sif. 1. Diri, sağ, yaşayan (ölü ziddi). Canlı orqanizm. Canlı hüceyrə. – Ucalan heykəl canlı bir insan kimi görünürdü. S. R.. // is. mənasında. Diri adam (heyvan), sağ adam (heyvan). Bu kəndə getsən, ancaq arvad, uşaq və qoca kişilərdən başqa bir … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
canlı — sf. 1) Canı olan, diri, yaşayan Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı. N. Cumalı 2) Güçlü, etkili, hareketli, hayat dolu Recep çok canlı bir adamdı. S. F. Abasıyanık 3) Dikkat… … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı canlı — zf. 1) Diri diri, henüz ölmemiş bir biçimde Ev bark sahipleri, sandalcıların olta ile tutup oracıkta eski bir leğen içinde canlı canlı sattıkları balıklara bakmadan geçemezlerdi. Z. O. Saba 2) Heyecanla Komutan canlı canlı cevap veriyordu. F. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı cenaze — is. Çok zayıf, bir deri bir kemik kalmış kimse Ayşe Hanım, canlı cenazeden farksız, handiyse son nefesini verecek. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı özdekçilik — is., ği, fel. Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan öğreti, hilozoizm … Çağatay Osmanlı Sözlük
çanlı — sf. Çanı olan Birleşik Sözler çanlı şamandıra … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı-cansız — top. Həm canlılar, həm cansızlar, hamısı. Gecələr canlı cansız uyurkən dərin dərin; Fəqət sən mənim kimi uyumazsan doyunca. M. Müş … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
canlı model — is. Heykeltıraşlıkta yararlanılan kadın veya erkek … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı müzik — is., ği Gazino, lokal vb. yerlerde yemek sırasında bir veya birkaç müzisyenin çalgı ve sesleri ile parçaları seslendirmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı resim — is., smi, sin., TV Bir hareketi parçalarına ayırıp bunların elle yapılan resimlerinin alıcıyla tek tek çevrilmesine dayanan ve gösterimde sürekli bir hareketi ortaya koyan film tekniği … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlı yayın — is. Daha önceden herhangi bir gereç üzerine kaydedilmemiş olay, gösteri, toplantı ve etkinlikleri gerçekleştiği anda alıcı aracılığıyla radyo ve televizyondan aktarma … Çağatay Osmanlı Sözlük