Translation: from turkish
çoluk a çocuğa karışmak
-
1 çoluk çocuk
озвонч. -ğuча́да и домоча́дцы, семе́йствоçoluk çocuğa karışmak — обзавести́сь семе́йством
çoluk çocuk sahibi — оте́ц семе́йства
-
2 çoluk çocuk
- ğu is.1. 老婆孩子, 妻儿老小: Çoluk çocuğu kardeşime bıraktım. 我把我的妻儿老小托付给了我的兄弟。Çoluk çocuk, karı kızan hepsi geliyor. 一家老小全都来了。Eline geçen paranın çoğu da çoluğa çocuğa gidiyor. 他挣点儿钱大都花在老婆孩子身上了。2. 孩子们; 毛头小子: Siz daha çoluk çocuksunuz. Böyle büyük meseleleri nasıl anlayabilirsiniz ki? 你们还是毛头小子, 这么重大的问题你们怎么能懂呢?Sokakta çoluk çocuğun gürültüsünden uyunmuyor. 街上一群孩子吵得人无法入睡。◇ \çoluk çocuk elinde kalmak 掌握在一群毛头小子手里 \çoluk çocuk sahibi olmak 娶妻生子, 成家立业 \çoluk çocuka karışmak 娶妻生子, 成家立业 -
3 çoluk çocuk
семья́; жена́ и де́ти; домоча́дцы; де́ти, детвора́, дети́шкиçoluk(a) çocuğa karışmak — стать отцо́м семе́йства; обзавести́сь детьми́
çoluk çocuk sahibi — оте́ц семе́йства, глава́ семе́йства
-
4 dökmek
вылива́ть вы́сыпать посыпа́ть* * *-er -i, -e1) лить, вылива́ть, пролива́тьateşe su dökmek — залива́ть ого́нь водо́й
çiçeklere su dökmek — полива́ть цветы́
göz yaşı dökmek — пролива́ть слёзы
ter dökmek — облива́ться по́том
2) сы́пать, насы́пать; высыпа́тьbuğdayı ambara dökmek — засы́пать пшени́цу в амба́р
tavuklara yem dökmek — насы́пать ку́рам корм
3) роня́ть (листья и т. п.); лиша́ться (перьев и т. п.); линя́ть ( о животных)ağaç yapraklarını döküyor — дере́вья роня́ют ли́стья
hastalık bütün saçını döktü — у него́ по́сле боле́зни все во́лосы вы́лезли
tavuk tüyünü döküyor — ку́рица линя́ет
4) появля́ться, высыпа́ть (о сыпи, нарывах и т. п.)kırmızı lekeler döktü — вы́ступили кра́сные пя́тна, покры́лся кра́сными пя́тнами
5) вытряса́ть, вытря́хивать ( содержимое)sigara tablasını dökmek — вы́тряхнуть пе́пельницу
6) лить в фо́рму, отлива́ть (металл и т. п.)harf dökmek — отлива́ть ли́теры
top dökmek — отлива́ть пу́шки
7) печь, жа́рить ( на сковороде)kadayif dökmek — печь [сла́дкие] по́нчики
lokma dökmek — печь [сла́дкие] пы́шки
8) отдава́ть ( в большом количестве)çoluk çocuğa paralar döküyordu — он расхо́довал на семью́ больши́е де́ньги
sınıra asker dökmek — сосредото́чивать войска́ на грани́це
9) [при]дава́ть друго́й вид; дава́ть друго́е направле́ние (разговору, делу и т. п.)işi alaya dökmeyin — не превраща́йте де́ло в шу́тку
10) разг. провали́ть [мно́гих] на экза́менахsınıfın yarısını döktüler — полови́ну кла́сса сре́зали [на экза́менах]
11) вы́броситьsatılmayan balıkları denize döktüler — не про́данные ры́бы вы́бросили в мо́ре
12) перен. излива́ть; излага́тьbütün hesapları kâğıda döktüler — все расчёты изложи́ли на бума́ге
derdini döktü — она́ излила́ го́ре
•• -
5 dökmek
1. 倾倒, 泼洒: Sürahideki suyu döktü. 他把瓶里的水倒掉了。Satılmayan balıkları denize döktüler. 他们把没有卖掉的鱼倾入了大海。2. 腾空, 清除干净: sigara tablasını \dökmek 倒烟灰缸3. 抛撒, 投撒; 丢弃: Tavuklara yem döküyor. 她正在给鸡群投食。Çöpleri sokağa dökmeyiniz. 请不要在街上乱丢垃圾!4. 流(泪、汗等): ter \dökmek 流汗 Anne çocuğu için göz yaşı döktü. 母亲为她的孩子落泪。5. 使下垂, 使垂下: saçlarını alnına \dökmek 留刘海儿6. 使脱落, 拔, 褪: Tavuk tüyünü döküyor. 他正在褪鸡毛。Hastalık bütün saçlarını döktü. 一场大病使他头发全掉光了。Soğuklar ağaçların yapraklarını döktü. 严寒使树叶纷纷落地。7. 浇铸, 浇灌; 倒入: beton \dökmek 浇铸混凝土 harf \dökmek 铸字 Gazozu bardağa dökünce bardakta kabarcıklar oluştu. 他把汽水倒进杯子里, 杯子里起了许多泡沫。8. 转́ 倾诉, 和盘托出: dert \dökmek 诉苦 Bu konudaki düşüncelerini döktü. 他把对这个问题的考虑和盘托出。9. 炸, 煎(面食): kadayıf (或 lokma) \dökmek 炸面点10. 集结, 聚集: sınıra asker \dökmek 向边界调兵遣将11. 转́ 花钱似流水: Bu şahane daireyi etekler dolusu para dökerek yaptırmıştı. 他花了一大笔钱修建了这座富丽堂皇的办公楼。Çoluk çocuğa paralar döküyor. 他把大把大把的钱都花在老婆和孩子身上。12. 转́ 能说, 口若悬河: dil \dökmek 花言巧语, 阿谀奉承13. 转́ 出, 长(麻疹、天花、丘疹、脓疮等) çiçek \dökmek 出天花 kızamık \dökmek 出麻疹14. 谑́ 使多人未通过考试, 使多人留级; 淘汰: Matematikten sınıfın yarısını dökmüşler. 通过数学考试, 他们淘汰了半个班的人。15. 转换, 使改变: İşi alaya dökmeyiniz. 你们不要拿工作当儿戏!16. 转́ (植物)开花结果: Ağaçlar kiraz dökmüş. 樱桃树已经挂果了。17. nsz (树叶等)落: Dut yaprağı açtı, soyun; döktü, giyin. 成́ 桑树发芽春光近, 桑树落叶冬天到。◇ döke saça 漫不经心地, 随意地 döküp saçmak 挥霍, 浪费, 大把花钱 -
6 karışmak
вмеща́ться* * *1) - le сме́шиваться с чемkum toprakla karışır — песо́к сме́шивается с землёй
2) тж. перен. спу́тываться, запу́тыватьсяbu kâğıtlar pek karışmış — э́ти бума́ги все перепу́таны
kafam karıştı düşünemiyorum — у меня́ в голове́ всё перепу́талось, не сообража́ю
zihnim karıştı — у меня́ всё в голове́ смеша́лось
3) -e вме́шиваться во чтоbabasının her işine karışıyordu — он вме́шивался во все дела́ отца́
sen bu işe karışma! — ты в э́то де́ло не лезь!
4) -e приме́шиваться, присоединя́ться к кому-чемуÇubuk çayı Sakaryaya karışır — ре́чка Чубу́к впада́ет в Сака́рью
maziye karışmak — ка́нуть в ве́чность
uçaklar bulutlara karıştı — самолёты скры́лись в облака́х
5) -e ве́дать чем, осуществля́ть контро́ль над чемbu işe belediye karışır — э́тим де́лом ве́дает муниципалите́т
-
7 karışmak
v. be mixed up, mix in, mix, get mixed, blend, interfere, meddle, cut in, be confused, amalgamate, butt in, combine, commingle, commix, concern, concern oneself, interfuse, interlace, intermeddle, intervene, jumble, jumble together, jumble up, meld--------karışmak (kafa)v. whirl -
8 çoluk
çoluk yok, çocuk yok ganz ohne Anhang -
9 karışmak
karışmak v/i sich vermischen, sich vermengen; fig sich einmischen (-e in A); beteiligt sein (-e an D); sich befassen (-e mit D); sehen (-e nach D), sich kümmern (-e um A); untertauchen (-e in D), verschwinden (-e in D, z.B. in den Wolken); Geist sich verirren; Papiere usw durcheinander geraten; Thema unklar sein, dunkel sein; Wetter sich eintrüben;sen karışma! misch du dich nicht ein! -
10 birbirine karışmak
\birbirine karışmak (ip vs.)herbilîn -
11 karışmak
-le1. 混合, 混杂; 汇合, 融入: Kum toprakla karışır, yağ su ile karışmaz. 沙和土能掺到一起, 油和水掺不到一起。Sarı boya maviyle karışınca yeşil renk elde edilir. 黄漆与蓝漆混在一起就变成了绿漆。Sakarya Karadeniz'e karışır. 萨卡里亚河汇入黑海。2. -e 加入, 投入: muharebeye \karışmak 投入战斗 O da konuşmalara karıştı. 他也参加了发言。3. nsz 交叉, 变得混乱, 变得杂乱: Ortalık karıştı. 周围混乱不堪。Saçları karışmış. 他的头发乱成一团。Kafam karıştı, düşünemiyorum. 我的脑子很乱, 无法思考。4. nsz 变得复杂, 变得难以理解: Konu karıştı. 问题复杂了。5. -e 参与, 干预, 干涉, 插手; 过问: Ben bu işe karıştım, ama pişman oldum. 我参与了这件事, 不过我后悔了。Sen bu işe karışma. 这件事你别管!Bunlarla oğlunuz uğraşır. Ben bunlara pek karışmam. 这些都是您儿子的事, 我不大过问。6. -e 插嘴: Ana baba beyninde konuşulanlara çocuklar karışmaz. 父母说话, 小孩子不要插嘴。7. -e 负责, 管辖, 做主: Bu işe belediye karışır. 这件事归市政府管辖。Evimizin işlerine anam karışır. 我家的事由母亲做主。◇ karışanı görüşeni olmamak -in 无拘无束, 随心所欲, 自由自在, 爱干什么干什么: Karışanımız görüşenimiz yok; çok rahat bir yaşam sürüyoruz. 我们无拘无束, 活得非常自在。 -
12 çoluk
-
13 karışmak
2) Д скрыва́ться, исчеза́тьmaziye karışmak — ка́нуть в про́шлое
tarihe karışmak — отойти́ в о́бласть исто́рии
3) Д впада́ть (о реке)4) прям., перен. спу́тываться, запу́тываться5) быть переме́нчивым, непостоя́нным (о погоде)hava karıştı — пого́да испо́ртилась
6) Д вме́шиваться(birinin) karışanı görüşeni yok — а) никто́ не вме́шивается в его́ дела́; б) он одино́к
etliye sütliye karışmamak — ни во что не вме́шиваться
-
14 karışmak
vi1) sich mischenbaşkasının işine \karışmak sich in fremde Angelegenheiten mischen2) sich einmischen (-e in); ( araya girmek) einschreiten, intervenierenkarışanı görüşeni olmamak sein eigener Herr seinkarışma! misch dich nicht ein!3) maziye \karışmak der Vergessenheit anheimfallen4) birbirine \karışmak durcheinandergeraten -
15 çoluk çocuk
1. household, family, wife and children, kit and caboodle. 2. children, pack of children. -a karışmak to get married and have children. - sahibi having a family. -
16 çoluk
(-ğu)çoluk çocuk – ailə, arvad-uşaq, oğul-uşaq; çoluk çocuk sahibi – ailə sahibi -
17 adı karışmak
быть заме́шанным (в чём-л.) -
18 ağız burun birbirine karışmak
а) быть изби́тымб) ве́шать го́лову (от усталости и т. п.) -
19 at izine karışmak
= it izi -
20 elinin hamuruyla erkek işine karışmak
бра́ться не за своё де́ло; бра́ться за непоси́льное де́ло ( о женщинах)
Look at other dictionaries:
çoluk çocuğa karışmak — evlenip çocukları dünyaya gelmek İsa Bey, burada zengin bir eşraf kızıyla evlenerek çoluk çocuğa karıştığı için 24 Meşrutiyeti nde İstanbul a dönmemiştir. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çoluk çocuk — is., ğu 1) Çocuklarla birlikte aile topluluğu Benim ve çoluk çocuğumun bu kapıdan yiyeceğimiz ekmek artık temiz bir ekmek olamaz. R. N. Güntekin 2) Bir işte gereken deneyimi kazanmamış yaşça küçük kimseler, gençler Benden evvel çoluk çocuk bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük